20 Kasım 2012 Salı

Sen bilme, Öğrenme...

Telaşlı bir bekleyiş bu...

Korku dolu...

Belirsizlik...


Belirsizliği evinizde; ait olduğunuz yerde yaşadınız mı hiç?

Yarın ne olacağını bilmeden , kendiniz olduğunuz , en korunaklı , en özel o yerde?

Yarın burada olmazsam değil de; ol(a)mazsam düşüncesi daha çok acıtmaz mı?


Hep, ''hazırcevap'' olduğumu duydum bu güne kadar...
''Herşeye verilecek bir cevabın var'' der babam...

Bu kez sorular vardı evet!
Ancak hiç cevabım yoktu,
Kelimeler tekrarlayan bir döngüde takılmış gibi, cümlelere evrilemedi...

Cevaplar ; orada yaşayanlardan, geldi..
Ne sordum, nasıl sordum hatırlamıyorum bile..

Cevaplar mı?

Beni acıttı,
Yanlış anlaşılmasın; kişiye olan bir acıma duygusu değildi bu , ''acıma'' hissiydi daha çok..
Hani eliniz kesilir ve canınız acır ya öyle işte...

Acıdım çünkü; aklıma hiç bir şey gelmedi..
Yapılabilecek..
Söylenebilecek..
Hiç bir şey...

Deniz yıldızını , denize fırlatan adam ; ''bak onun için çok şey değişti'' demişti; yazara..
Binlercesi vardı, ama onun için çok şey değişmişti gerçekten de..
(Hikaye için yazının en sonuna bknz.)

Ben ise öyle küçük, öyle güçsüzüm ki,
Tek bir deniz yıldızı bile alamadım ve kaldırıp atamadım..

Küçük çocukların peşinde fotoğraf makinemle koşuştururken..
Bak onun için çok şey değişti dememe, imkan yoktu..

Kim bilir, belki bir gün olurdu..

Belki...

Ama şimdi yalnızca o deniz yıldızlarına bakıyorum, ve neresinden tutacağımı bilemeyerek orada kıyıda kalmalarına sessiz kalan milyonlardan biri oluveriyorum..

Bakmam , görmem, neyi değiştirdi?

İşte bu acıttı..


Bir proje için Ayvansaray'a, Balat'a gittim..

Mimarları sevmediklerinden olsa gerek , pek konuşkan değillerdi başlarda..
Ben ise günlerce tekrar tekrar gittim.

Kıyıda dolaşıp fotoğraf  çekmem ve sketch yapmam gerekiyordu; sonra orası hakkında bir hikaye oluşturmam; belli bir bölgesini yada belki birkaç bina grubunu seçmem , bir video hazırlamam..

Biraz hayal etmem, öyküleştirmem..

Zamanın buraya neler getirdiğini ve neler götürdüğüne dair belgeler toplamam..

Orayı anlamam gerekiyordu..


Ben ise yakın geleceğe; yakında oraya neler olacağına takılıp kaldım..

Belki ben, bir deniz yıldızını kaldırıp atacak kadar , güçlü değilim, olabilir.. 

Ama,  deniz yıldızlarını size gösterebilirim..

(Buradan lütfen..)


D.B



Deniz Yıldızı  ve Adam

Bir zamanlar yazılarını yazmak üzere okyanus sahiline giden bir yazar varmış. Çalışmaya başlamadan önce sahilde bir yürüyüş yaparmış. Bir gün sahilde yürürken plaja doğru baktığında dans eder gibi hareketler yapan bir insan görüntüsü görmüş. Başlayan güne dans eden biri olabileceğini düşünerek gülümsemiş ve ona yetişebilmek için adımlarını hızlandırmış. Yaklaştıkça bunun bir genç adam olduğunu ve dans etmediğini görmüş. Bir kaç adım koşuyor, yerden bir şey alıyor ve yumuşak bir hareketle okyanusa fırlatıyormuş. Biraz daha yaklaşınca seslenmiş:

"Günaydın. Ne yapıyorsun böyle ?"

Genç adam durmuş, başını kaldırmış ve cevap vermiş :

"Okyanusa deniz yıldızı atıyorum."

"Sanırım şöyle sormalıydım demiş Bilge adam... Neden okyanusa deniz yıldızı atıyorsun ?"

"Güneş çoktan yükseldi ve sular çekiliyor. Eğer onları suya atmazsam ölecekler."

"Ama delikanlı görmüyor musun ki kilometrelerce sahil var ve baştan aşağı deniz yıldızıyla dolu. Hiçbir şey fark etmez !"

Genç adam kibarca dinlemiş, eğilerek yerden bir deniz yıldızı daha almış ve dalgalanan denize doğru fırlatmış.

"Bunun için farketti."

Bu cevap bilgeyi şaşırtmış ne söyleyeceğini bilememiş. Geriye dönmüş, yazısının başına geçmek üzere kulübesine gitmiş. Gün boyunca birşeyler yazmaya çalışırken genç adamın görüntüsü gözünün önünden gitmemiş. Aklından çıkarmaya çalışmış, bir türlü olmamış. Nihayet akşama doğru farketmiş ki, bu gencin davranışının özünü kavrayamamış. Çünkü bu gencin asıl yaptığının; evrende bir gözlemci olmayı ve olup biteni gözlemeyi değil, evrende bir oyuncu olmayı ve fark yaratmayı seçmek olduğunu anlamış ve utanmış. O gece sıkıntı içinde yatmış. Sabah olduğunda bir şey yapması gerektiğini bilerek uyanmış. Yataktan kalkmış, giyinmiş, sahile inmiş ve o genci bulmuş. Ve bütün sabahı onunla okyanusa deniz yıldızı atarak geçirmiş.





Video'yu izleyenlere...

''Pek çok iyi müzisyen buradan çıktı, tarihi bir yer burası,burası çok değerli bir yer...''

''Evlerimizi elimizden almaya kalkıyorlar''

''Yıkım gelecek diyorlar, herkes telaşlı, kimse nereye gideceğini bilmiyor, esnaf ne yapacak burada? Artık yeni kimseler olucak, yaşatırlar mı bizi burada?''

''Apartmanda yaşayamayız ki biz, alışığız, komşuluk var biz de , sokak var... , Apartmanda kimse kimseyi tanımıyor, öyle alışmadık ki biz...''

''Ne olucak bilmiyoruz; gittiğimizde kendi evimizin projesini dahi göremiyoruz ki''

''Sulukulede nasıl yaptılar? Herkesi Taşoluğa gönderdiler ; buraya da aynı şeyi yapmayı planlıyorlar, güzelleştirecekler ve bizi gönderecekler''

''Burada oturmak istiyorum; ben doğma büyüme Fatihliyim. Tuzlada , Taşolukta ya da Kayabaşında değil burada oturmak istiyorum. ''