29 Eylül 2013 Pazar

Duyabilir miyim seni?


Oraya, benim odama sakladım.

Ve sen bilmiyorsun.


Tesadüflere inanmam ben aslında.


O bulunmayı bekliyor.

Ben ise bulunmamasını diliyorum.

Gerçekten öyle diliyorsam ne için yazıyorum?


Hiç, yapmaması gereken davranışlar konusunda defalarca uyarılan bir çocuğun, bile isteye aynı davranışları sürdürdüğüne tanık oldun mu? 

Peki, tüm o şeyleri yardım istemek ve dikkat çekmek için yaptığına dair bir yazı okudun mu?

Pek çok kleptomanın, bile bile yakalandığını, biliyor musun?

İçinden çığlık atan birine tanıklık ettin mi hiç, sessiz de çığlık atılabilir, duydun mu?

Duymadıysan da duydun işte.




Ne zamandır konuşmuyoruz.


Aylardır yazmadım. Son 1 yılda neredeyse yalnızca 4 kere geçmişim klavyenin başına yazmak için.

Çala kalem bir şeyler karalıyorum aslında..

Ancak kaybediyorum yazdıklarımı pek çok zaman.

Bir de yazıp, yazdığımı unutmak istediğim oluyor.

Aksi gibi onlar kaybolmuyor.

İşte o zaman ben kaybediyorum onları da.



Hayatımda her şeyin öylesine hızlandığı bir dönemdeyim.

Sana anlatmadığım pek çok şey var aslında hayatıma dair.


Ve çok hızla değişirken dünyam.

Her bir gün yenileri ekleniyor anlatmak istediklerime.



Ben de erik mevsimi geçti..

Yeşil ve ekşi erik bulamıyorum.

Keşke mevsimi hiç geçmese diyorum hep.

Neyse ki yeşil elmalar hiç bitmiyor diye tekrarlıyorum içimden.


Dondurma,

Onun da ben de mevsimi yok neyse ki.

Eskisi kadar çok yiyorum.


Yine arada depresif ve agresif oluyorum.

Ama çoğu zaman hiperaktifim hala..


Sabahları erkenden uyanıyorum işe gidiyorum.

Çok.

Zamanım kalmayacak kadar çok çalışıyorum.

Yoruluyorum..

Yorulabildiğim için çok şanslıyım. Biliyorum.



.
.
.
.




Yazmaya devam edersem yazacağımı, saatlerce yazacağımı biliyorum.,

Bu kez dinlemek de istiyorum..

Duyabilir miyim seni?


D.B