Tek damla kıpırtısız ve sakin direniyordu.
Ta ki bir başkası gelip bu sukünete son verene kadar.
Birlikte yer çekimine boyun eğdiler.
Aktılar...
Böyle bir yanılsamanın algı karmaşası yaratacağı aşikardı.
Yer çekimine boyun eğmiş iki damlanın onu karşıma getirmesine imkan yoktu.
Algımın doğruluğuna inanmak istemiş olacağım ki, konuşmaya başladım.
Ne kadar anlattım, ne anlattım hatırlamıyorum.
Sustuğumda; gözler buruna, burun dudaklara evrilmiş ve yok olup gitmişti.
Boşluğa konuşmaktan farkı var mıydı bir yanılsamayla konuşmanın?
Ben de olmadığını düşündüm.
Devam ettim anlatmaya..
Harflerden kifayetsiz kelimeler türetinceye kadar susmaksızın anlattım.
Ne olduğunu, aslında neden tükendiğimi, ne kadar üzüldüğümü, ne kadar düşündüğümü, ara vermeden , nefes bile almadan anlattım.
Bir dakikalık duraklamanın beni susturacağını ve konuşamayacağımı biliyordum.
Tek nefeslik bir haktı bu.
Ve bir yanılsamaya doğru bile olsa, tükeninceye kadar akmalı, bu hakkı iyi kullanmalıydım.
Bazen konuşmak istiyorsun sen de benimle biliyorum.
Bahaneler arıyorsun cümlelerine başlayabilmek için..
Konuşmak için birbirimize ihtiyacımız yok aslında.
Yine de Dinlemek istiyorum seni.
Susuyoruz biz bu sıralar , yanılsamaya terk ediyorum seni her seferinde, sonra da yanılsama terkediyor beni.
Terk etmek eylemi asıl olan en nihayetinde.
Durabilsek keşke diyorum içimden.
Yine bir damla direniyor akmamak için.
Ben camın önünde yine yanılmayı bekliyorum.
Söyleyeceklerim henüz bitmedi.
D.B
''Gürültülü Harflerim Sükuta izdivaç Ediyorlar
Mahrem Duyguları Telveye Terk Ediyorlar Yani
Yorulmadın Mı Dilimden Sessiz Çığlığım
Senin Yerin Dağınıklığım Toparla Kendimi''
Sevgili DB,
YanıtlaSilsana Can Yücel ustanın şiirini gönderiyorum.....
En Önce ve İlla ki Sağlık Olsun!....
Öyle sabah uyanır uyanmaz yataktan fırlama,
Yarım saat erkene kurulsun saatin.
Kedi gibi gerin, ohh ne güzel yine uyandım diye sevin....
Pencereni aç, yağmur da olsa, fırtına da olsa nefes al derin derin.
Yüzüne su çarpma, adamakıllı yıka yüzünü serin serin.
Geceden hazır olsun, yarın ne giyeceğin.
Ona harcayacağın vakitte bir dilim ekmek kızart.
Çek kızarmış ekmek kokusunu içine
Bak güzelim kahvaltının keyfine...
Ayakkabıların boyalı olsun, kokun mis.
Önce sana güzel gelsin aynadaki siluetin.
Çık evinden neşeyle, karşına ilk çıkana gülümse, aydınlık bir gün dile.
Sonra koş git işine, dünden, önceki günden,
Hatta daha da eskiden yarım ne kadar işin varsa hepsini tamamla,
Ohhh şöyle bir hafifle...
Bir güzel kahve ısmarla kendine, seni mutlu eden sesi duymak için alo de.
Hiç işin olmasa da öğle üzeri dışarı çık.
Yağmur varsa ıslan, güneş varsa ısın, hatta üşü hava soğuksa...
Yürü, yürürken sağa sola bak, öylesine değil, görerek bak.
Çiçek görürsen kokla, köpek görürsen okşa, çocuk görürsen yanağından
makas al...
Sonra, şöyle bir düşün. Kimler sana yol açtı, sen çok dar da iken?...
Kimler seni ferahlattı, hani kapını kimsenin çalmadığı günlerde kimler
kapını tıklattı?..
Ne kadar uzun zamandır aramadın onları değil mi?...
Hadi hemen uğrayabilirsen uğra, arayabilirsen ara!...
Hatırlarını sor, öyle laf olsun diye değil, kucaklar gibi sor!...
Bu sadece onların değil, senin de yüreğini ısıtacak, yüzünde güller
açtıracak..
Günün güzeldi değil mi? Akşamın da güzel olsun...
Yemeğin ne olursa olsun, masanda illaki kumaş örtü olsun...
Saklama tabakları, bardakları misafire.
Sizden ala misafir mi var bu dünyada?..
Ailecek kurulun sofraya, öyle acele acele değil, vazife yapar gibi hiç değil.
Şöyle keyife keyif katar gibi, lezzete lezzet katar gibi,
Eksik bıraktıklarını tamamlar gibi.
Tadına var akşamının...
Gece evinde, dostların olsun.
Sohbet mezen, kahkahan içkin olsun...
Arkadaşım, hayat bu. Daha ne olsun?
Ama en önce ve illa ki sağlık olsun!