Pek çok nedenim vardı sevmek için..
Bir kere sevmek güzeldi..
Herhangi bir şeyi severken hissettiğin şey ayan beyan mutluluktu işte..
Güneşi severken mesela, havanın ılık oluşunu severken, hep daha fazla hissettim ben, diğer insanlardan daha fazla hissettirdiler bana varlıklarını..
Çünkü ben gerçekten sevmiştim onları..
Seni tanımadan önce çok garip geliyordun demiştin bana, ama şimdi anlıyorum sana insanları sevmeyi öğretmişler..
Yanılıyordun; kimse bana insanları sevmeyi öğretmedi, bu öğrenilecek bir şey değildi.
Bir yerde tesadüfen bir başlama noktası veriyordu hayat sana,
Bir gün, yabancı biri gelip seni öyle çok seviyordu ki sen ondan sevgi kavramını öğreniyordun.
Onun sevgisi sana sevgiyi öğretiyordu,
Ama sen kendi kendine sevmeyi öğreniyordun...
Ansızın hayatına giren sevgiyle nasıl başa çıkarsın?
Kaçarak, reddederek... Belki de, seni mutlu etmesine izin vererek ve alışarak, karşılık vererek.
Ya ansızın içinde beliren sevgiyle? Nasıl başa çıkarsın?
İşte o çok zor..
Ben çıkamadım.. Çok korktum..
Sonra,
Sevgimi dağıtmayı öğrendim.
Pek çok şeye, pek çok insana, zaman zaman tökezlememe neden oluyor elbette, yanılmalarım hep sevgimden.
Pembe gözlüklerimi çıkarıp bir kenara koyarsam yanılmam, bende biliyorum. Ama şimdilik yanılmak pahasına takıyorum onları…
Bir gün , düşüp kırıldıklarında yerden alıp onarmamaya karar verene dek..
D.B
Bir camı üç dört kat yaparsın, "dayanıklı" olur. Dokuz kat yapar, her katın arasına film çekersin, "kurşun geçirmez" olur. O gözlükte bunların hiçbirine ihtiyaç yok, insanlara sevgi duyduğun sürece hiçbir zaman kırılmaz. Yalnızca bazen bazı sebeplerle takmayı reddedersin; bazen burnu, bazen kulak arkalarını acıtır. :) Çıkarıp bir kenara koysan da senin gözlüğündür.
YanıtlaSil