Heyecanlıyım... Çok istediğim bir şeye sonunda cesaret edip başlamanın heyecanı bu. Biriktim ve biriktirdim... Hiç kendimi bu kadar hazır hissetmemiştim bu tuşlara basmak için. Emin miyim?? Hayır! Ama denemiş olmanın ne kadar muhteşem olduğunu anladığım 20. yaşımda yapamadım diyip çekilmenin verdiği acının, denemedim diyip yarım kalmış olmaktan daha tercih edilebilir olduğunu öğrendim. Tasarlıyorum ve yazıyorum öyleyse... Hoş bulduk...
19 Mayıs 2011 Perşembe
Bir hikaye...
Kız ne zaman onu böyle çok sevdiğini hiç bilememiş...
Sadece her geçen gün de daha çok sevmiş, her geçen gün de bir parça daha hediye etmiş ona kendinden, çocuk sevginin nedemek olduğunu ona sarılırken fark etmiş.
Herşey hızlı çabuk ve mutluymuş, ayrı kaldıkları her süre yanyanaymışlar aslında ve sarılarak uyumadıklarında uyumak yokmuş. Yanyana nefes almıyorlarsa nefes hava hiçbirşey yokmuş.
Kaçmışlar, ve kaçarken yakalandıklarında ,kaybetmeye yaklaştıklarını onlarda anlamışlar; birtek öyle çok muş ki sevgi, hep bir bitiş tükeniş yaklaşırken ,o artmış.
Günler, günleri takip etmiş; iki ciddiyetsiz , alaycı genç yaratık dünyayı unutmuş.
Biri onlara hatırlatıncaya kadar , her yol kısaymış buluşacaklarsa ve en güzel zamanmış beklemedeyken geçen, eğer görüşülecekse.
Hatırlayınca, kız tükenişi beklemeye başlamış, elbette herşeyin sonu olacağı gibi bunun da sonu olacağına inanmış.
Ancak öyle olmamış...
Her gün daha çok daha çok sevmiş, birgün dünyadaki herşeyden çok sevildiğini farkettiğinde, her şeyden çok sevdiğinide anlamış.
Git demek her geçen gün daha zor olunca, ilk günün olabilecek en kolay gün olduğuna karar vermiş.
Kız gitmiş, konuşmuş ve yarısını orda bırakıp dönmüş.
Yarın yokmuş...
Dün acıtıyormuş...
Sabah onu görmeden uyanacağını düşününce ölmüş, dirilmiş sonra onu öpemeyeceği düşüncesiyle tekrar ölmüş ve her düşünce ile tekrar tekrar öldürmüş.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Bu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSil