17 Mayıs 2011 Salı

''Gerçek efsaneler'' çekimine dair...






Çekimde proje ve moda editörü olarak Z.Berhan Yılmaz ve fotoğraf sanatçısı Bennu Gerede’nin imzası bulunuyor. ‘’Gercek Efsaneler’’ kadına yönelik şiddeti ‘’Türkiye’de ve dünyada pek çok kadının başına gelen dayak, gasp ve tecavüz olayları sonrasında alınamayan sonuçlar –neticesizlik- dolayısıyla ömür boyu

psikolojik olarak zedelenen kadınları’’,çarpık kentleşme ile bir arada ele alıyor..


Çarpıcı bir o kadar da trajedik bu konuyu moda diliyle vurgulayan çekim elbiseler trendi ile mağdur kadınları buluşturuyor…

Karelerdeki ironi öyle yüksek dozda ki; bakan kişi de rahatsızlık duygusuyla birlikte hayranlık uyandırıyor. Çekim sıradanlıktan uzak, her seferinde bir sonraki karede ne ile karşılaşacağını merak ediyor insan. Modellerin yüzlerine yerleşen ifadeler , mekan seçimleri, kullanılan aksesuar ve kıyafetler, renkler … hikayeyi çok iyi anlatıyor ve biribirini tamamlıyor, öyle ki; aynı konsept için alternatif bir çekim düşünemiyor insan.Ne başka bir mekana koyabiliyor bu hikayeyi, ne de başka modelleri bu hikayeye dahil edebiliyor.


Tesadüfen anın yakalanması sonucu mu yoksa planlanarak mı fotoğrafa dahil olduklarını bilmediğim mekan sakinlerinin karelere dahil oluşları da çekimin en ilginç taraflarından biri. Her kare ilk anda farkedilmeyen ama detaylı incelendiğinde göze çarpan pek çok ayrıntı barındırıyor , bu da fotoğrafların herbirini tekrar tekrar incelemeye ve yeni ayrıntılar aramaya itiyor kimseyi.




Farklı Bir Yerden yakalamak...


Günümüzde kadına şiddet o kadar normalleştirildi ki olaylara seyirci kalmayı garipsemez olduk. Hem döver hem sever sözü birçok kadında nefret duygusu ve belirgin bir , iğrenme hissi yaratıyor. Evet! Peki ya sonra? Aslında o kadar...

Hepimiz 3. sayfa haberlerine şöyle bir göz atıp, ''kadın kocası tarafından vahşice katledildi'' ''reddetmek canına mal oldu'' ''vücudunun çeşitli yerlerine bıçak darbeleri alan genç kız kurtarılamadı'' '' asansöre kadar takip edip ,vahşice öldürdü'' ''tecavüze uğradı'' '' gasp edildi'' ''taciz edildi'' haberlerini hergün okuyoruz, günlük işlerimiz arasında, burç bölümü yada spor sayfası okumaktan ne farkı kaldı?


Bilinç altımız'ın günlük karşılaştığı başlıklar listesi olsa zirveye oynamaz mı bu başlıklar?


Ee..?

Ee'si yok aslında?

Pardon var!! Verilen ağır cezaları kutluyoruz, protestolarımızın sonuç vermesini kutluyoruz.


Sonra küçük bir kız annesini (boşanmak istemesi nedeniyle), öldüren babasının ağırlaştırılmış müebbet hapis ile cezalandırılmasını zafer işareti ile kutluyor biz gazete haberi yapıyoruz... (Yapanları okuyoruz da olabilir..) (ceza annesini geri getirmiş babasını düzeltmiş, ufak kız kimsesiz kalmamış gibi bizde kutluyoruz).


Bir protesto ediyoruz, bir kutluyoruz... (gerçek ama bu resmen zafer algısı oluştu bizde cezlar sonrasında, bir yaz önce bir kızın öldürüldüğü cinayette de zanlı aylar sonra bulununca kol kola girip bir halay çekilmediği kalmadı mı?? Ben mi yanlış hatırlıyorum?)


Ben bu gün bir gazete haberi okudum; genç bir kız ona aşık olan adamı reddetti diye öldürülmüş yine. Adam pişmanım ama beni defalarca reddetti demiş; onu da protesto edelim bir müebbette ona versinler onu kutlayalım... Yarın, sonraki gün ve daha sonraki gün de...

Başka bir yol denemek için kaç kere daha 3. sayfa 'yı çevirmemiz gerekir ki??


Belki de çözüm mahkeme önünde protestolarla gelmez?? Belki başka bir yönelim gereklidir.


Belki evde kendi oğlunu büyütmekle başlar herşey...


Sahi nasıl büyütüyorsuz oğlunuzu?


Bilmiyorum... Çözümü bilsem yazardım...


Tek bir çözümü olduğunu da sanmıyorum zaten, ama belki yanlış yapmamakla başlarız diye düşündüm ben...







P.s Moda hep üzerine az düşünülen birşey gibi bir kenara itilir(elbette bu şekilde bir algıya sahip olmayan bir kitle bulunmakta), onunla uğraşanlar biraz boş(!) (ki bu cümlede boş sözcüğü sadece öylesine! bulunuyor) olarak nitelendirilir. Hep daha dünyevi(!) işlerdir meşguliyetleri...

Birileri bir değişiklik yapmak istemiş olmalı...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder